COVID19 Krizi, yenilenebilir enerjiye dönüşümü hızlandırmak gibi tarihi bir süreci başlatmış olabilir. Pandemi öncesi son birkaç yıldır, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye dönüşün ve bu sürecin yaratacağı küresel jeopolitik kaymanın üzerine ciddi tartışmalar ve çalışmalar yapılmaya başlamıştı.

Enerji ve büyük güçlerin küresel jeopolitik mücadelesi arasında çok derin bir bağ var. Fakat jeopolitik ve enerji dönüşümü arasındaki ilişki çok girift. Bu noktada ABD-Çin ilişkileri devreye giriyor. ABD-Çin ilişkilerinin giderek gerginleşmesi, dünyanın geleceği ve enerji dönüşümü için kaygı verici. Washington ve Pekin arasındaki ticaret savaşları uzun vadede ciddi küresel sonuçlar doğuracaktır fakat şu an itibariyle bunun Çin üzerindeki etkisi daha fazla. Ticaret savaşları, Çin’deki yatırımları ciddi bir şekilde yavaşlattı, Çin son 30 yıldaki en düşük büyüme oranını gördü. Bu durum Çin Komünist Partisi içinde ciddi tartışmaları beraberinde getirdi. Çinli politika yapıcılar arasında yeşil dönüşüm yerine ekonomik kalkınma ve büyümenin öncelikli olması gerektiği konusunda genel geçer bir kanaate varılmış gözüküyor. Yenilenebilir enerjiye yapılan kamu destekleri ve sübvansiyonlar 2017’den bu yana ciddi oranda azalıyor. 2017 yılında yenilenebilir enerjiye 143 milyar$ yatırım yapıldı bu rakam 2018’de 91 milyar $’a, 2019’da 83 milyar $’a düştü.

Paris Anlaşması gibi küresel bir bildirinin geniş çaplı bir katılımla ortaya çıkması, iklim değişiminin önüne geçilmesi, karbon emisyonlarının azaltılması konusunda Çin’in nasıl bir yol izleyeceği ve küresel emisyon oranlarının ciddi manada düşmesi, ABD-Çin ilişkilerinin geleceğiyle yakından alakalı.

Kaynak: “After Oil: U.S.-China Split Will Hurt Clean Energy”, Bloomberg

İndirmek için tıklayın

Diğer İçerikler