Dünya genelinde hükümetler COVID-19 krizinden çıkmak için trilyonlarca dolar ekonomik teşvik paketleri hazırlıyorlar. Bu durum başka tartışmaları da beraberinde getiriyor. Özellikle iklim değişimi ve karbon emisyonları ile ilgili tartışmalar artarak devam ediyor. Birçok uzman uygulamaya konan 10 trilyon dolarlık teşvik paketlerinin çok daha fazlasının harcanması gerektiğini düşünüyor.

Fakat şu an hükümetlerin 2008-2009 finansal krizinde olduğu gibi karbon emisyonları konusunda ciddi adımlar atmaya istekli olduğuna dair çok emare yok. Avrupa bu konuda istisna durumunda. Pandemiden önce zaten yürürlüğe konulması planlanan 1,1 trilyon $’lik “Yeşil Anlaşma’ şimdi daha güçlü bir şekilde masada. Avrupa’nın bu konuda küresel liderlik yapacak olması önemli ama daha da önemli olan bunun uluslararası toplumda ne kadar destek göreceği ile ilgili. Küresel karbon emisyonlarının sadece %9’u Avrupa’dan kaynaklı. Geçtiğimiz günlerde, Norveç hükümeti, Shell, Equinor ve Total, Yeşil Anlaşma doğrultusunda yatırım kararları alıp, karbon emisyonlarının azaltılmasını öncelikli yatırım hedeflerine koyduklarını açıkladılar (Northern Lights). BP ve Engie hidrojen yatırımlarına yöneleceklerini duyurdular. Avrupa’nın uygulamaya çalıştığı Yeşil Anlaşma’nın ABD ve Çin tarafından ne derece destekleneceği çok önemli. Zira hem ABD hem de Çin AB’den çok daha fazla karbondioksit salınımı yapıyorlar. Küresel emisyonun %27’si Çin tarafından oluşturuluyor. Dahası Çin hükümeti, Mart 2020’de, Mart 2019’dan daha fazla sayıda kömür termik santrali için onay verdi.

Kaynak: “Why Europe Must Lead a Global Green Recovery”, Brookings Institute

İndirmek için tıklayın

Diğer İçerikler