Petrol endüstrisinin ilk günlerinde ABD, dünyanın en önemli petrol üreticisi ve tüketicisi olarak hızla hakimiyet kurdu. Ancak zamanla, ABD’deki tükenme ve yurtdışındaki keşifler, ABD’nin petrol endüstrisindeki hakimiyetinin kaybolmasına neden oldu. ABD dünyanın en büyük petrol tüketicisi olmaya devam etse de, giderek yabancı petrole bağımlı hale geldi. ABD’nin petrol için diğer ülkelere bağımlılığının bir ulusal güvenlik sorunu olduğu yıllar önce ortaya çıktı. Sorun, 1973’te OPEC’in çeşitli üyelerinin ABD’ye ve bazı ABD müttefiklerine karşı bir petrol ambargosu başlatmasıyla doruğa ulaştı. Ambargo sonucunda arz/talep dengesizliği ortaya çıktı. Petrol fiyatları çok kısa bir süre içinde dört katına çıkarak derin bir küresel durgunluğa sebep oldu. Dış petrole devam eden bağımlılık, Amerikan dış politikasını onlarca yıldır etkiledi. ABD, kaya petrolü patlamasının bir sonucu olarak enerji bağımsızlığını yeniden kazanmak için ender bir ikinci şans elde etti. Ancak petrol endüstrisinin evrimi üzerine öğrendiğimiz derslerin, dünya yeni enerji kaynaklarına geçiş yaparken doğrudan etkileri var.

Petrol, geçtiğimiz yüzyılda küresel ulaşım endüstrisinin büyümesini sağlayan hammaddeydi. Ancak, önümüzdeki yüzyılda giderek artan bir şekilde, kritik emtia lityum olacaktır. ABD’li otomobil üreticileri, 2030 yılına kadar yeni araç satışlarının %40 ila %50’sinin elektrikli araçlar (EV’ler) olmasını hedefliyor. Bu, lityum tüketiminde muazzam bir artışa neden olacaktır. Kaliforniya merkezli lityum iyon pil tedarikçisi OneCharge tarafından yeni yayınlanan bir teknik incelemeye göre: Yalnızca ABD’nin 2034 yılına kadar sadece elektrikli otomobillere güç sağlamak için yılda 500.000 metrik ton rafine edilmemiş lityuma ihtiyaç duyacağı tahmin ediliyor. ABD bugün bunun sadece bir kısmını üretiyor. 2020’deki mevcut küresel lityum üretimi, yaklaşık 440.000 metrik ton lityum karbonat eşdeğeriydi (LCE, yaklaşık %18 saf lityum içerir) ve bunların tümü piller için yeterince saf formda değildir.

Ancak ABD, sonunda petrol güvenliğini yabancı ülkelere devrettiği gibi, aynı şeyi lityum ile yapma sürecindedir. 2021 BP İstatistik İncelemesine göre Çin, dünyadaki lityum rezervlerinin %7,9’una sahip. ABD %4,0’a sahip. (Küresel lityum rezervlerinin çoğunluğu Güney Amerika ve Avustralya’dadır). Yine de Çin, 2020’de ABD’yi 15 kattan fazla geride bırakarak dünyanın en büyük 3. lityum üreticisi haline geldi. Bu hakimiyet tesadüfen olmadı. Son on yılda Çin, lityum endüstrisini inşa etmek için 60 milyar doların üzerinde para harcadı. ABD yatırımları önemli ölçüde geride kaldı. Bu yatırımlar, Çin’in sağlam bir lityum tedarik zinciri oluşturmasını sağladı. Çin, lityum kaynaklarına erişimin çok ötesine geçiyor. Çin, lityum iyon pil üretimine büyük yatırım yaptı. Bu nedenle, eğer lityum petrole benziyorsa, o zaman lityum-iyon pil üretimi, o petrolü bitmiş ürünlere dönüştüren rafinerilere ve kimyasal tesislere benzer. Bu noktada, ABD geride kalıyor.

Kaynak: “How The U.S. Is Losing The Lithium Industry To China”, Forbes

İndirmek için tıklayın

Diğer İçerikler