İki yıl önce imzalanan Paris Anlaşması’nın belirsizliklerine, zorluklarına ve Trump’ın anlaşmadan geri çekilme kararına rağmen Bonn’da olumlu bir hava gözlendi.

Paris Anlaşması havadaki CO2’yi yok edecek bir metodun bulunacağını varsayıyor. Hiçbir gerçekçi senaryoya göre, sera gazı stokunu hedeflenen seviyede tutmak için yeterli emisyon azaltımı sağlamak mümkün olmayacak. CO2 stokunu yeteri kadar azaltmak için gereken ek “negatif emisyon”un nasıl sağlanacağı konusunda yeteri kadar tartışma yapılmıyor. Bu değişmediği sürece, iklim değişikliğinin negatif etkilerini sınırlandırmak için verilen sözler tutulamayacak.

Paris Anlaşması’nda hedeflendiği üzere küresel ısınmayı 20C’nin altında tutabilmek için maksimum 810 milyar ton emisyon salınımı yapabiliriz. Şuandaki mevcut emisyon salınım hızıyla 20 yıl sonra bu miktarı tüketeceğiz. Süreyi 2100 yılına kadar uzatabilmek için yeterli olmasa da karbon-azaltım planları bulunuyor. Karbon yakalama ve depolama yaygın olarak kullanılmıyor. Bu yöntem karbon emisyonlarını azaltıyor olsa bile tersine çevirmiyor.

Peki ne yapılabilir? Daha çok ağaç dikilebilir; karbon yakalama ve depolama biyokütle santrallerinde kullanılabilir; kimyasal filtrelerle direk havadan emilerek depolanabilir. Ancak, şimdiye kadar hiç kimse sadece havadan sera gazı emisyonlarını azaltarak zengin olmanın yolunu bulamadı.

İhtiyacın olduğu, bilimin gelişmeye başladığı ancak ticari olmayan projelere hükûmetlerin ya da özel vakıfların destek olması gerekiyor. İngiltere bu konuda öncülük ediyor. Karbon fiyatlaması (bu makalede karbon vergi tercih ediliyor) ile karbon yakalama ve depolama gelişebilir. Ancak, fiyatların çok yüksek olması bir yandan ekonomiyi boğabilir.

Teşvikler de başka bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Yenilenebilirin gelişmesinde büyük rol oynayan teşvik mekanizmaları bir yandan da israfa yol açıyor. Yine de hükümetler azaltılan ve depolanan her ton CO2 başına ödül verebilir.

İsveç Parlamentosundan haziran ayında geçen yasaya göre, İsveç 2045 yılından itibaren “net sera gazı emisyonlarını” sıfıra indirecek. Bu yasa sera gazı emisyonlarının sıfıra indirileceği anlamına değil havadaki mevcut sera gazlarının emilerek azaltılacağı anlamına geliyor.

Paris Anlaşması hedeflerine ulaşılması için 2090 yılına kadar Dünyada “net sıfır” emisyonlara ulaşılması, sonrasında ise “net negatif”e ulaşılması gerekiyor. Belli bir karbon bütçesinde kalmak için, havadan karbon azaltımı yapmak kaçınılmaz.

O yüzden “negative emisyon teknolojileri (NETS)”nin önem kazanması gerekiyor. Bonn’da gerçekleşen Konferans’ta NETS’in yer bulamaması şüpheleri üzerine çekti. Kısa vadede maliyetlerden dolayı NETS anlamlı gözükmüyor olsa da iklim değişikliğinin kısa vadeli olmadığının dikkate alınması gerekiyor.

810 milyon tonluk karbon bütçemizi geçmemek için büyük ölçekli negatif emisyon teknolojileri 2020 yılından itibaren hayata geçmesi gerekiyor.

Atmosferdeki CO2yi azaltmak bir seçenek değil bir ihtiyaç. Karar alıcılar negatif emisyonları ciddiye almazlarsa Paris’te verilen sözlerin gerçekleşmesi mümkün olmayacak.

Kaynak : * What they don’t tell you about climate change, the Economist, November 18th-24th 2017

İndirmek için tıklayın

Diğer İçerikler