Karbon yakalama teknolojisi, ülkelerin iklim planlarında ve dünyanın en büyük petrol ve gaz şirketlerinden bazılarının net sıfır stratejilerinde öne çıkan, küresel sera gazı emisyonlarını azaltmada genellikle bir umut kaynağı olarak görülüyor. Bununla birlikte, iklim araştırmacıları ve çevreci gruplar, karbon yakalama teknolojisinin bir çözüm olup olmadığını tartışıyor.

Dünya bir iklim acil durumuyla karşı karşıya ve politika yapıcılar ile üst düzey yöneticiler, Paris Anlaşması’nın bir parçası olarak verilen sözleri yerine getirmek için yoğun bir baskı altındadır. 2015 yılında yaklaşık 200 ülke tarafından onaylanan anlaşma, iklim değişikliğinin en kötü etkilerinin önlenmesinde kritik önem taşıyor.

Karbon yakalama, kullanma ve depolama genellikle karbon yakalama teknolojisi veya CCUS olarak kısaltılmaktadır. CCUS yakıt olarak fosil yakıtlar, biyokütle kullanan enerji üretiminden (negatif emisyon bağlamında) veya endüstriyel tesisler gibi yüksek emisyonlu faaliyetlerden karbon dioksiti yakalamak için tasarlanmış bir teknoloji paketini ifade eder. Doğrudan atmosferden de tutulabilen karbondioksit daha sonra sıkıştırılır ve bir dizi uygulamada kullanılmak üzere boru hattı, gemi, demiryolu, kamyon yoluyla taşınır veya kalıcı olarak yeraltında depolanır.

Bu teknolojiyi savunanlar karbon yakalamanın küresel enerji ve iklim hedeflerine ulaşmada önemli ve çeşitli roller oynayabileceğine inanıyor. Ancak kar amacı gütmeyen Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi’nin (CIEL) CEO’su Carroll Muffett onlardan biri değil. “Karbon yakalamanın yanlış bir iklim çözümü olmasının birkaç nedeni var. Bu nedenlerin ilki ve en temeli gerekli olmamasıdır. Karbon yakalama ve depolama tarihine bakarsanız, neredeyse yirmi yıllık bir çözüm görürsünüz.” diyor.

Bazı CCS ve CCUS tesisleri, güney Teksas’taki doğal gaz işleme tesislerinin karbondioksiti yakalamaya ve gelişmiş petrol geri kazanım operasyonları için yerel petrol üreticilerine emisyon sağlamaya başladığı 1970′ler ve 1980′lerden beri faaliyet göstermektedir.  Bunların ilki 1972′de kurulmuştu. Şu anda dünya çapında faaliyette olan 21 büyük ölçekli CCUS ticari projesi var ve son yıllarda en az 40 yeni ticari tesis için planlar açıklandı.

CIEL, “Teknolojinin onlarca yıldır varlığına ve bugüne kadar milyarlarca dolarlık devlet sübvansiyonuna rağmen, CCS’nin geniş ölçekte konuşlandırılması hala aşılmaz fizibilite, etkinlik ve masraf zorluklarıyla karşı karşıya” diye açıklama yaptı.

Ancak, herkes bu argümanlara ikna olmuş değil. Etkili bir hükümetler arası grup olan Uluslararası Enerji Ajansı, karbon yakalama teknolojisinin henüz vaadini yerine getirmemiş olsa da net sıfıra geçişte hala “önemli stratejik değer” sunabileceğini öngörüyor.

IEA’da CCUS Teknolojisi Başkanı Samantha McCulloch CNBC’ye “CCUS, düşündüğümüz bu teknoloji portföyünün gerçekten önemli bir parçası” dedi. IEA, teknolojiler için dört kilit stratejik rol belirlemiştir: Enerji altyapısından kaynaklanan emisyonların ele alınması, azaltılması daha zor ağır sanayi kaynaklı (diğerlerinin yanı sıra çimento, çelik ve kimyasallar) emisyonların üstesinden gelinmesi, doğal gaza dayalı hidrojen üretimi ve karbonun uzaklaştırılması.

Bu dört nedenden dolayı McCulloch, CCUS’u bir iklim çözümü olarak tanımlamanın adil olacağını söyledi.

Şu anda, dünyanın dört bir yanındaki CCUS tesisleri, her yıl 40 milyon metrik tondan fazla karbondioksit yakalama kapasitesine sahiptir. IEA, daha fazla tesis inşa etme planlarının küresel olarak yakalanan CO2 seviyesini ikiye katlayabileceğine inanıyor.

McCulloch, “Katkıda bulunuyor, ancak net-sıfır yolu açısından ihtiyaç duyulacağını öngördüğümüz bir ölçekte değil. Bence cesaret verici haber, son yıllarda teknolojinin arkasında çok önemli bir ivme olduğu ve bu, CCUS olmadan net sıfır hedeflerine ulaşmanın imkansız değilse de çok zor olacağını yansıtıyor.” dedi.

Bu arada, ABD’nin en büyük petrol ve gaz ticareti lobi grubu olan Amerikan Petrol Enstitüsü, geleceğin karbon yakalama ve kullanım depolaması için parlak göründüğüne inanıyor.

Grup, 2 Temmuz’daki bir blog yazısında, CCUS’un Washington’daki Demokratlar, Cumhuriyetçiler ve Bağımsızlar gibi “hemen hemen herkes” tarafından sevilen bir örnek teknoloji olduğunu belirtmişti.

London School of Economics’teki Grantham İklim Değişikliği Araştırma Enstitüsü’nün politika ve iletişim direktörü Bob Ward, CNBC’ye telefonla verdiği demeçte, “Açıkçası, iklim değişikliğiyle mücadele etmek, fosil yakıt endüstrisini dize getirmeye çalışmakla aynı şey değil. Eğer fosil yakıt şirketleri net sıfıra ulaşmamıza yardım edebilirse, neden bunu yapmalarını istemeyelim? Bence çok fazla çevreci grup, petrol ve gaz şirketlerine karşı duydukları hoşnutsuzluğu iklim değişikliğiyle mücadele etme zorluğuyla birleştiriyor.” dedi.

Aldıkları eleştiriler göz önüne alındığında karbon yakalama ve depolama planlarının ülkelerin iklim planlarında neden olması gerektiği sorulduğunda Ward, “Çünkü 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşacaksak, her teknolojiyi kullanmalıyız. Teknolojiyi dışlayanlar karşı karşıya olduğumuz zorluğun ölçeğini anlamamış olanlardır.” dedi.

Kaynak: “Carbon capture is expected to play a pivotal role in the race to net zero emissions. But not everyone agrees”, CNBC

İndirmek için tıklayın

Diğer İçerikler