Küresel enerji krizi dünya çapında hanelere, işletmelere ve tüm ekonomilere zarar vermeye devam ederken, gerçeği kurgudan ayırmak önemlidir. Özellikle yanlış olduğunu düşündüğüm mevcut durum hakkında duyduğum üç söylem var, bunların bazıları son derece tehlikeli.

Birincisi, Moskova’nın enerji savaşını kazandığı yönündeki söylemler. Rusya şüphesiz büyük bir enerji tedarikçisidir ve Ukrayna’yı işgal etmesinin tetiklediği petrol ve gaz fiyatlarındaki artışlar, şimdilik enerji gelirinde artışa neden olmuştur. Ancak kısa vadeli gelir kazancı, uzun yıllar boyunca karşı karşıya kaldığı hem güven hem de piyasaların kaybıyla dengelenmekten daha fazladır. Moskova, bugüne kadarki en büyük müşterisi ve stratejik ortağı olan AB’yi yabancılaştırarak uzun vadede kendisine zarar veriyor. Rusya’nın uluslararası enerji sistemindeki yeri kendi lehine olmayan bir şekilde temelden değişiyor.

Bu söylem, daha sert uluslararası yaptırımların Rusya’nın petrol ve gaz sektörü üzerindeki orta vadede önemli etkilerini de görmezden geliyor. Özellikle ülkenin petrol üretme ve gaz taşıma kabiliyeti açısından…

Rus petrol üretiminin artan payı, açık deniz, Kuzey Kutbu veya geri kazanılması zor kaynaklar da dahil olmak üzere daha karmaşık petrol sahalarından gelecek şekilde kurgulanmıştı. Yaptırımlar sonucunda batılı şirketlerin, teknolojilerin ve hizmet sağlayıcıların artık bu alandan çekilmesi, ülkenin bu kaynakları kullanma kapasitesi açısından önemli riskler oluşturmaktadır.

Rusya, ihracatını Avrupa’ya olan yoğun bağımlılığından uzaklaştırmanın ana yolu olarak sıvılaştırılmış doğalgaza güveniyordu. Ukrayna’yı işgalinden önce Rusya’nın amacı, 2035 yılına kadar yılda 120 milyon ila 140 milyon ton LNG ihraç etmek ve mevcut rakamların en az dört katına çıkarmaktı. Bu, uluslararası ortaklar ve teknolojiler olmadan uzak bir ihtimal gibi görünüyor. Kendi imkanlarıyla geliştirdiği sıvılaştırma teknolojisi zorluklar ve gecikmelerle gölgelendi. Rusya’nın LNG genişleme planları şimdi çizim tahtasına geri döndü.

İkinci yanlış söylem ise, bugünkü küresel enerji krizinin bir temiz enerji krizi olduğudur. Bu saçma bir iddia. Enerji politikalarını inşa eden isimlerle sürekli konuşuyorum ve hiçbiri temiz enerjiye güvenmekten şikayet etmiyor. Aksine, daha fazlasına sahip olmayı diliyorlar. Güneş ve rüzgar santralleri inşa etmek, binaların ve araçların enerji verimliliğini artırmak veya nükleer santrallerin ömrünü uzatmak için daha hızlı hareket etmedikleri için pişmanlık duyuyorlar. Daha fazla düşük karbonlu enerji krizin hafifletilmesine yardımcı olabilirdi ve fosil yakıtlardan temiz enerjiye daha hızlı bir geçiş krizden çıkışın en iyi yolu olarak görünüyor.

İnsanlar bugünün enerji krizi için temiz enerji ve iklim politikalarını yanıltıcı bir şekilde suçladıklarında, kasıtlı olarak ya da değil, spot ışığını gerçek suçlulardan — gaz arzı krizi ve Rusya’dan – uzaklaştırıyorlar.

Üçüncü yanlış fikir, bugünkü enerji krizinin iklim değişikliğiyle mücadele etmemizi engelleyecek büyük bir gerileme olduğudur. Ben öyle görmüyorum. Bu kriz, fosil yakıtların hakim olduğu mevcut enerji sisteminin sürdürülebilir olmadığının çarpıcı bir hatırlatıcısıdır. Bunu daha temiz, daha uygun fiyatlı ve daha güvenli bir enerji sistemine doğru tarihi bir dönüm noktası haline getirme şansımız var. Ve bu zaten oluyor.

AB, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği hedeflerini artırıyor ve REPowerEU planıyla bu hedeflere ulaşmanın arkasına önemli kaynaklar koyuyor. ABD hükümeti Enflasyon Azaltma Yasasını yürürlüğe koydu ve güneş, rüzgar ve elektrikli araçlardan karbon yakalama ve hidrojene kadar çok çeşitli temiz enerji teknolojilerine destek verdi. Yasa, enerji güvenliği ve iklim değişikliği konusunda yapılacak yatırımlara sağlanan 370 milyar dolar kaynakla, özel sektörün büyük meblağlarla yatırım potansiyelini beraberinde getiriyor.

Japon hükümeti, GX yeşil dönüşüm planı ile daha fazla nükleer santrali yeniden hayata geçirmeyi ve yenilerini inşa etmeyi ve düşük emisyon teknolojilerini genişletmeyi hedefliyor. Çin, her yıl sisteme eklediği yenilenebilir enerji ve elektrikli araç miktarlarında rekorlar kırmaya devam ediyor. Ve Hindistan, bir karbon piyasası kurma ve binaların ve cihazların enerji verimliliğini artırma yolunda önemli bir adım attı.

Dünyanın en büyük ekonomileri temiz enerji konusunda çok önemli adımlar atıyor. Ve yürürlükte olan rekabetçi temiz enerji teknolojilerini yenilerinin de izleyeceği konusunda iyimser olmak için iyi nedenler var.

Bu yüzden enerji kriziyle ilgili tüm olumsuz söylemlere inanmayın. Evet, önümüzde bazı zorlu zorluklar var, özellikle de bu kış. Ancak bu, Rusya’nın kazandığı veya iklim değişikliğiyle mücadele çabalarının sonunun geldiği anlamına gelmiyor.

Ve kıştan sonra bahar geliyor. 1970’lerin petrol şokları enerji verimliliği, nükleer enerji, güneş ve rüzgarda büyük ilerlemelere yol açtı. Bugünkü krizin de benzer bir etkisi olabilir ve daha temiz ve daha güvenli bir enerji geleceğine geçişi hızlandırmaya yardımcı olabilir.

Kaynak: “Three myths about the global energy crisis”, Linkedin

İndirmek için tıklayın

Diğer İçerikler