ABD, Başkan Biden’ın CO2 seviyelerini düşürmeye yönelik geçici hedeflerini karşılayabilir. Ancak, 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşma hedefi daha zorlu bir mücadeledir. Elektrik Gücü Araştırma Enstitüsü (EPRI), tüm ekonominin elektrifikasyonunun çok önemli bir rol oynayacağını söylüyor. Engeller çok fakat bunun nedeni esas olarak net-sıfır için teknolojilerin henüz yeterli seviyeye ulaşmadığındandır. Yolun geri kalanını tamamlamak, temiz hidrojen, pil depolama ve daha sağlam bir ağ yatırımlarını teşvik etmek için proaktif bir hükümet gerektirecek. Şebeke daha akıllıysa, daha fazla yeşil elektron taşıyabilir ve yoğun kullanım sırasında elektrik kesintilerini önleyebilir. Biden yönetiminin hedefi, 2030 yılına kadar CO2 seviyelerini %50 azaltmak ve 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmaktır. Bu, 23 trilyon dolarlık bir ekonomi yaratacaktır.

Şimdiden 250.000 megawatt artan yenilenebilir enerji, son on yılda önemli bir kaynak olacak. Yenilenebilir enerji, 2030 yılına kadar elektrik üretiminin %33 ila %50’sini sağlayabilir. Bu, yerinde üretimin ve gelişmiş enerji depolamasının genişletilmesi anlamına gelir. Aynı zamanda, rüzgar ve güneş enerjisinden çok daha fazla yeşil hidrojen üretmek anlamına gelir. Ve bu, ülkenin karbonsuz gücünün %55’ini oluşturan yeni nesil nükleer enerjiye yatırım yapmak anlamına da geliyor.

Elektrik şu anda bu ülkedeki tüm nihai kullanım enerji tüketiminin %20’sini oluşturuyor. Ancak EPRI, 2050 yılına kadar bu oranın %60’a yükselebileceğini söylüyor. EPRI İcra Kurulu Başkanı Arshad Mansoor, ulaşım sektörüne işaret ediyor ve 2030 yılına kadar 150 yeni elektrikli araç modeli olacağını söylüyor. BloombergNEF, 2030 yılına kadar tüm yeni otomobillerin %28’inin EV olacağını ve 2040 yılına kadar bu oranın %58 olacağını söylüyor.

Şebeke, artan trafik ve hava durumuna bağlı olarak kesintili enerji kaynaklarının akışını kaldırabilmelidir. Peki, hangi yatırımlar güvenilirlik ve dayanıklılık sağlayacak? Örneğin Kaliforniya, 2030 yılına kadar %60 yenilenebilir enerjiye ve 2045 yılına kadar %100 yenilenebilir kaynaklara ulaşmayı planlıyor. Devletin bağımsız sistem operatörü, dağıtılmış enerji kaynaklarını “kesinlikle kritik” olarak nitelendirdi. Aslında, pil depolama ve mikro şebekelerle birlikte çatı üstü güneş enerjisi üretimi kullanımı daha yaygın hale geliyor. Bunlar birincil şebekeden bağımsız olarak çalışabilirken, ayrıca yedek güç olarak da kullanılabilirler. Tüketiciler ayrıca bu elektriği kendi tesislerine geri göndermeyi ve para kazanmayı seçebilirler. Kamu hizmetleri, şebekelerinde aşınma ve yıpranmayı önleyerek de fayda sağlayabilir.

Dünya çapında yılda yaklaşık 70 milyon ton hidrojen kullanılmaktadır. Ancak, hidrojen üretiminin %98’i karbon yoğun kaynakların kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Amaç, düşük karbonlu enerji kaynaklarından “yeşil hidrojen” üretmek ve kullanımını ulaşım ve enerji üretim sektörlerine yaymaktır. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA), hidrojenin 2050 yılına kadar küresel enerji kullanımının %12’sini oluşturabileceğini tahmin ediyor. Ajans, 2030’ların ortalarının dönüm noktası olacağını tahmin ediyor. Yeşil hidrojenin fosil yakıtlardan üretilen “gri hidrojen” ile rekabet edeceği zaman bu dönüm noktasının gerçekleşeceğini belirtiyor. Çin, Brezilya ve Hindistan’da daha da erken olabilir. Başkanın 2030 hedeflerine ulaşacak teknolojiler artık mevcut, yani bu kısa vadeli hedefler ulaşılabilir durumda. Ancak, 2050’ye kadar net sıfıra ulaşmak daha uzun bir süreç.  Şu anda laboratuvarlarda veya hala çizim tahtalarında bulunan fikirlere bağlı. Bunları piyasaya sürmek, finansal bir taahhüt ve yeşil teknoloji ekonomisine doğru istikrarlı bir ilerleme gerektirecektir.

Kaynak: “Want To Hit Net-Zero Goals? Increase Public Investment In Viable Technologies”, Forbes

İndirmek için tıklayın

Diğer İçerikler